Düne kadar kucağınızdan inmeyen yavrunuz birden size düşman mı kesildi?
Söylediğiniz her şeye burun mu kıvırıyor? Kapılar yüzünüze mi çarpılıyor?
Evin önünde dikilen yağlı saçlı, suratsız çocuklar gerçekten onun arkadaşları mı?
Bu karda kışta yaka bağır açık dolaşmak da neyin nesi?
Daha 14 yaşında hayatın anlamını çözdüğünü sanan bu tavırlar nereden çıktı?
Hani bunların en korkunç dönemi 2 yaştı? Zaman makinesine girip 2 yaşına mı ışınlandı bu çocuk?
“Terrible two”’nun (Korkunç 2 yaş) devam filmi Terrible Teen’e (Korkunç Ergen) hoş geldiniz !
İnşaat Halindeki Beyin
Bazı web sitelerini açınca, karşınıza “bu sitenin inşaatı devam ediyor” diye bir uyarı yazısı çıkar. Ergen kızınızın ya da oğlunuzun beyni de benzer bir uyarı veriyor: Dikkat, beyin inşaat halinde, geçici olarak hizmet dışı!
Ergenlik dönemi, cinsiyet hormonlarının şahlandığı dönem olmasıyla ünlü, ama ergenlerin olumsuz davranışlarında bütün suçu hormonlara yüklemek adil değil.
Haddini bilmeyen hormonların en büyük suç ortağı, gelişimi halen devam eden beyin (Bazılarınız bunu okurken, “Beyin mi? Ne beyni, hangi beyin?” diyecek kadar bunalmış olabilir!)
Ergen beyninin gelişimi
Beynin ön tarafında frontal korteks dediğimiz bir bölüm var. Bu ön lob, planlama, mantık yürütme, karar verme, görevleri organize etme, şuur gibi işlevlerden sorumlu. Yani beynimizin patronu, polisi, müdürü gibi. İşte beynin bu yönetici bölümü, ergenlikte müthiş bir değişimden geçiyor.
Ergenlik döneminde beyindeki gri madde kalınlaşıyor. Gri madde (ya da boz madde), beynimizin entelektüel kısmını yönetiyor. Agatha Christie romanlarındaki dedektif Hercule Poirot, “Düşünebilmek için gri madde gerekir” derken bu bulguyu onaylıyor.
Gri madde 12 yaşında maksimum miktarına ulaşıyor. “Gri madde düşünmekten sorumluysa, ergenlikte de en yüksek düzeyine ulaşıyorsa, bu düşüncesizce davranışların açıklaması nedir?” diyebilirsiniz. Daha büyük beyin daha iyi beyindir bir şehir efsanesi. En büyük en iyi olsaydı, o zaman ergenlikte beyin en yüksek düzeyde işlev görürdü. Önemli olan sinir hücreleri arasındaki bağlantılar. Bunlara sinaptik bağlantı diyoruz.
Ergenlik döneminde beyindeki gri hücreler önce çoğalıyor, sonra hızla budanıyor. Bu iyi bir şey; bir “rafine etme” ya da “hassas ayar” süreci. Bu süreçte beyin kullan ya da kaybet ilkesini izliyor. Kullanılan bağlantılar kalıyor, kullanılmayanlar çöpe gidiyor.
Yani ergeniniz sürekli playstation oynuyorsa, sürekli TV izliyorsa, bunların oluşturduğu sinaptik bağlantılar beyninde yerleşiyor. Kitap okuyorsa, enstrüman çalıyorsa, spor yapıyorsa bunların getirdiği beceriler güçleniyor. Yani çocuk ne ekerse, beyin onu biçiyor.
Bu budama ve ince ayar süreci ancak 20’li yaşlarda tamamlanıyor. Ayrıca beynin sosyal davranışlardan sorumlu müdürü beyincik de, bu yaşlarda gelişimini tamamlıyor (Beyin hayat boyu gelişmeye devam edebilen bir organ, dolayısıyla bu noktadan sonra işler yavaşlıyor demek daha doğru olur).
Aklı başta değil, yaştadır !
Düşünün, beynimizin “aklı başında olan kısmı”, 20’li yaşlara kadar tam olarak iş başında değil! Şirket faaliyetine devam ediyor, ama patron ortada yok!
Ergenliğin hep olumsuz tarafına odaklandık, ama madalyonun diğer yüzünü unutmamalı. Ergenlik müthiş bir zihinsel gelişim dönemi. Beyinde sinaptik bağlantılar kurulmaya devam ederken, çocuk yeni deneyimlere çok açık. Bu iyi bir şey; yeni deneyimler yeni şeyler öğrenmek demek. Zeka fışkıran yorumlar, zekice espriler… Soyut kavramları daha iyi anlayan, yaratıcı düşünen pırıl pırıl bir beyin…
Ancak yeni deneyimler her zaman olumlu ve zararsız olmayabilir. Uyuşturucu maddeleri merak etme, zamansız ve tehlikeli cinsel deneyimler, çılgınca riskler alma, ergen yaşlarda sık görülen davranışlar. Ailenin ilgisi ve sevgisi, buradaki kilit nokta. Bu, ailenin eğitim ve gelir düzeyinden daha önemli. Kültürel bağlam da önemli bir fark yaratıyor. Türkiye’de toplum genelinde kuvvetli olan aile bağlarımız, ergenliğin tehlikeli yönlerine karşı bir nevi koruyucu kalkan vazifesi görüyor demek yanlış olmaz.
Evimdeki ergenle nasıl ilişki kurabilirim?
Uzun lafın kısası, ergenlerin henüz aklı başında değil! Gördüğünüz olumsuz davranışlar sadece hormonal değil, aynı zamanda beyinsel. Burun kıvırmalar, kapı çarpmalar, surat asmalar, bu şiddet bu celal son derece normal.
O halde bu dönemin zorluklarıyla nasıl başa çıkabilirsiniz?
- Üstünüze alınmayın. Ergenliğin birincil hedefi bağımsızlıktır. Bu dönem bağımsızlığa adım atılan dönemdir. Bunun için anne babadan uzaklaşmaları, eskisi gibi davranmamaları normaldir. Kişisel algılamayın. Bu kabalık, bu kabadayılık, bu uzak ve soğuk davranışlar sizi hedeflemiyor; biyolojik kökenli.
- Krizi fırsata çevirin. Beyinde henüz her şey yerli yerine oturmamış, bağlantılar henüz yerleşmemişken, yani yetişkinliğe henüz adım atılmamışken, bazı olumsuz davranışları geri çevirmek için de bir fırsat var demektir.
- Tutkuyu yararlı faaliyetlere akıtın. Bu dönemdeki aşırı heyecan ve tutku halini müzik, tiyatro, dans, spor gibi yararlı faaliyetlere kanalize etmekte fayda var. Daha çok yapılan faaliyetler daha kalıcı olduğu için, bu zamanı verimli değerlendirmek iyi fikir.
- Davranışı kimlik haline getirmeyin: Onları eleştirirken “sen böylesin işte”, “senden adam olmaz” tarzı cümlelerle, davranışı kimlik haline getirmeyin. Davranışın kendisini eleştirin. “Aptal mısın, bu havada böyle mi çıkılır” demek yerine “Bu havada bu kadar ince giyinmek akıllıca bir davranış değil” gibi bir uyarı, hedefi çocuğa değil davranışa yöneltir.
- Empati, empati, empati: Kendi gençliğinizi hatırlayın. Çok mu akıllı usluydunuz? Cevabınız evet bile olsa, çocuğunuz ergenliğini sizden daha farklı yaşıyor olabilir. Ne olursa olsun onu anlamaya çalışın. Dinlerken göz teması kurun. Tüm dikkatinizi verin. Bir elinizde telefon, bir elinizde mouse varken dinler gibi yaparsanız, samimi olmaz. Fırsatı kaçırırsınız. Gerçekten ilgilendiğinizi belli edin.
- Biraz risk iyidir. Biraz risk almalarına izin verin. Risk almak her zaman kötü değildir, kendilerini bulmalarının, yeni şeyler öğrenmenin, yaratıcılığın bir yoludur.
- Oltaya gelmeyin ki oltaya gelsinler! Öfkeli anlarında onlarla laf yarıştırmayın. Onun yerine, “eminim kendini kötü hissetmişsindir”, “bu durumda ne yapacaksın?”, “bilmiyorum, sen ne düşünüyorsun?” gibi sorular sorun. Anlayışlı tavırlarınız karşısında iyice öfkelenebilirler elbette, ergen bu. Ama onları sevdiğinizi, ufak şeylerden tartışmak istemediğinizi söyleyerek durumu kontrol altına alın.
- Ergenlik dönemiyle ilgili kitaplar okuyun. Kitaplar sistemli ve kapsamlı bilgi kaynaklarıdır. Bu dönemi kitaplarla daha iyi anlamaya çalışın.
- Değer verdiğinizi gösterin. Çocuğunuzla asla dalga geçmeyin, başkalarının önünde küçük düşürmeyin, alaycı olmayın. Fikirlerine saygı gösterdiğinizi belli edin. Ona bazı konularda danışın. Başarılarını kutlayın, onunla gurur duyduğunuzu ifade edin. Bunları yapmanın bir maliyeti yok, ama sağlıklı bir ilişki için getirisi çok.
- Önemli şeylere itiraz edin. Her şeye itiraz ederseniz, itiraz kredinizi çabuk tüketirsiniz. Siyah oje sürmenin, tuhaf giysiler giymenin, saç uzatmanın, küpe takmanın kimseye zararı yok. Çoğunlukla da geçici hevesler. Bunlara toptan itiraz ederseniz, sıra sigara ve alkol gibi daha ciddi ve zararlı alışkanlıklara geldiğinde, çocuğunuz sizi dinlemeyi çoktan bırakmış olabilir.
- Değişimleri dikkatli gözlemleyin. Ergenlikte davranış değişikliği normal, ama çok uzun sürerse bir sorun olabilir. Aşırı kilo alma ya da kilo verme, uyku sorunları, arkadaş çevresinde ani değişiklikler, içine kapanma, sık sık okulu asma, sürekli yüksek notların sürekli düşük notlara dönüşmesi, alkol, sigara, uyuşturucu gibi durumlara karşı uyanık olun. Uygunsuz davranışlar bir buçuk iki ay sürüyorsa, profesyonel yardım almakta fayda olabilir.
- Çocuğunuzun hangi bilgi kaynaklarına erişimi olduğunu takip edin. Bugün bilgi her yerden fışkırıyor, o yüzden her şeyi takip etmek çok zor. Ama elinizden geldiğince çocuklarınızın girdiği siteleri, kullandıkları uygulamaları, okudukları dergi ve kitapları takip edin. Bilgisayar ve TV izleme sürelerine sınır koyun. Bu aynı zamanda sağlıklı bir zihinsel ve fiziksel gelişim ve yeterli uyku alabilmeleri açısından da önemli.
- Mahremiyete saygı. Elbette telefonlarını ele geçirip resimlerine bakıp mesajlarını okumak müthiş güven kırıcı olur, ayrıca özel hayatlarına saygısızlıktır. Her şeyi bilmek zorunda değilsiniz. Gizliliklerine saygı gösterin. Bununla birlikte nereye gittiklerini, ne zaman döneceklerini, kimlerle olacaklarını sormanız da doğal. Bu, hem güvenlik açısından gerekli hem de onlarla ilgilendiğinizin bir göstergesi.
- Çocuklarınızın arkadaşlarını tanıyın. Mümkünse evinize davet edin, birlikte nasıl zaman geçirdiklerine bakın. Gözünüzü dikip onları izlemeyin tabii, çaktırmadan neler yapıyorlar diye bir bakın. Çocukların aileleriyle iletişimde olmak da iyi bir fikir.
- Koşulsuz sevin. Dünya onlar için yeterince korkutucu, siz de tuz biber ekmeyin. Dışardan umursamaz görünebilirler, ama bu sadece dışarıdan görünümdür. Onları sevdiğinizi kendi yönteminizle gösterin. Sarılarak mı gösterirsiniz, seni seviyorum mu dersiniz, en sevdiği meyvelerden tabak mı yaparsınız; o sizin stilinize kalmış. Sevgiyi göstermenin bin bir yolu var. Ne olursa olsun onu sevdiğinizi ve yanında olduğunuzu hissettirin. Ne kadar büyük bir fark yarattığını tahmin edemezsiniz.
- Akıl sağlığınızı koruyun! Kendinizi de ihmal etmeyin. Aklınızı korumak için uykunuzu alın, sakin kalın. Bağırıp çağırmak kimseye fayda etmeyeceği gibi, en çok size zarar verir. Kendinizi rahatlatan faaliyetler her neyse, bunlara zaman ayırmaya çalışın. Derin derin nefes almak, egzersiz yapmak, yoga ve meditasyon, kitap okumak, örgü örmek… Size kalmış.
Bir evde bir ergen beyni varsa, o zaman o evde daha aklı başında bir beyne ihtiyaç olduğunu unutmayın. Uçak anonsundaki gibi, oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın!
İnşaat bir gün bitecek, inanın!