Çocukların ticari kaygılara kurban edilebildiği bir ülkede ve dünyada yaşıyoruz maalesef…
Hiperaktivite tanısı yeterince gözlem yapılmadan konulabiliyor, oysa aşırı hareketli her çocuk hiperaktif değil.Bu haftaki yazıyı, kitabımdan konuyla ilgili bir bölüme ayırdım:
“Yaratıcılık konusunda dünyaca ünlü uzmanlardan Ken Robinson, How Finding Your Passion Changes Everything (Tutkunuzu Keşfetmek Hayatınızı Nasıl Değiştirir) kitabında Gillian adında küçük bir çocuğun hikayesini paylaşıyor: 1930’larda geçen hikayenin kahramanı 8 yaşındaki Gillian, okulda başarısız bir öğrenci. Ödevlerini geç teslim ediyor, derste camdan dışarıyı seyrediyor, arkadaşlarını rahatsız ediyor, sürekli dolaşma ihtiyacı duyuyor ve en nihayetinde okulun talebiyle ailesi tarafından bir psikoloğa götürülüyor. Okul Gillian’ın bir öğrenme bozukluğu sorunu olduğunu düşünüyor ve özel eğitim veren bir okula gönderilmesini tavsiye ediyor. O zaman hiperaktivite diye bir terim ya da Ritalin gibi ilaçlar yok, ancak tüm bu anlatılanlar bugün Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB, kısaca Hiperaktivite) diye adlandırılan durumla çok örtüşüyor. Psikoloğun ofisinde anne Gillian’ın okulda yaşadığı sorunları bir bir anlatırken, psikolog da bir taraftan dinleyip bir taraftan koltukta ayaklarını sallaya sallaya oturan Gillian’ı gözlemliyor. Bir süre sonra psikolog Gillian’ın yanına gidiyor, annesiyle özel olarak görüşmek istediğini, o yüzden bir süre yalnız kalacağını ona söylüyor. Odadan çıkarken de deyim yerindeyse çaktırmadan radyoda müzik açıyor. Odadan çıktıktan sonra Gillian’ın göremeyeceği bir yerden, odaya bakan bir pencereden Gillian’ı izlemeye başlıyorlar. Gillian, psikolog ve annesi odadan çıkar çıkmaz dans etmeye başlıyor. Hareketleri öylesine zarif, yüzündeki ifade o kadar mutlu ki o zamana kadar çocuğunun bir sorunu olduğuna inanan anne de özel bir durum olduğunu fark ediyor. Psikoloğun tavsiyesi şu: ‘Bu çocuğu özel eğitim veren okula değil, bir dans okuluna yazdırın. Onun bir bozukluğu yok. O bir dansçı. Düşünebilmesi için hareket edebilmesi gerekiyor.’
Psikoloğun son cümlesi çok önemli. Bazı çocukların düşünebilmesi için hareket etmesi gerekiyor. Örneğin 20. yüzyılda yaşamış Amerikalı yazar Thomas Wolfie, romanlarını yazarken buzdolabının üstünü masa olarak kullanır ve ayakta yazarmış. Sınıf ortamı rahatça hareket etmeye müsait olmadığından, öğretmenin buna ayıracak zamanı olmadığından, öğretmenin bunu fark edecek eğitimi olmadığından, müfredat buna göre düzenlenmediğinden ve buna benzer pek çok nedenden dolayı bazı çocuklar hiperaktif tanısı alıyor ve Ritalin gibi ilaçlar kullanmak zorunda bırakılıyorlar. Gillian dans okuluna yazıldığında oradaki diğer çocukların da kendisi gibi olduğunu görüyor. Her hafta okula gidip her gün evde prova yapan Gillian Lynn, yıllar sonra kendi müzikal şirketini kuruyor ve Andrew Lloyd Weber ile birlikte dünyaca ünlü Cats ve Operadaki Hayalet gibi müzikallere imza atıyor. Gillian Lynn bugün dünyaca ünlü bir koreograf ve bunun sebebi onun gözlerindeki ışığı gören, onun gerçekten neye ihtiyacı olduğunu anlayan, (hatta ticari kaygı taşıyan bazı psikiyatrları düşündüğümüzde, bir ilaç şirketinin reçete kotasını doldurmak pahasına bir çocuğu riske atmayacak) duyarlı bir psikologla karşılaşmış olması…” (Dr. Bahar Eriş, “Her Çocuk Üstün Yeteneklidir” kitabından)
Duyarlı bir yaklaşım, bir çocuğun hayatını bu denli değiştirebiliyor. Yollarınızın hep duyarlı insanlarla çakışması dileğiyle…
“Yaratıcılık konusunda dünyaca ünlü uzmanlardan Ken Robinson, How Finding Your Passion Changes Everything (Tutkunuzu Keşfetmek Hayatınızı Nasıl Değiştirir) kitabında Gillian adında küçük bir çocuğun hikayesini paylaşıyor: 1930’larda geçen hikayenin kahramanı 8 yaşındaki Gillian, okulda başarısız bir öğrenci. Ödevlerini geç teslim ediyor, derste camdan dışarıyı seyrediyor, arkadaşlarını rahatsız ediyor, sürekli dolaşma ihtiyacı duyuyor ve en nihayetinde okulun talebiyle ailesi tarafından bir psikoloğa götürülüyor. Okul Gillian’ın bir öğrenme bozukluğu sorunu olduğunu düşünüyor ve özel eğitim veren bir okula gönderilmesini tavsiye ediyor. O zaman hiperaktivite diye bir terim ya da Ritalin gibi ilaçlar yok, ancak tüm bu anlatılanlar bugün Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB, kısaca Hiperaktivite) diye adlandırılan durumla çok örtüşüyor. Psikoloğun ofisinde anne Gillian’ın okulda yaşadığı sorunları bir bir anlatırken, psikolog da bir taraftan dinleyip bir taraftan koltukta ayaklarını sallaya sallaya oturan Gillian’ı gözlemliyor. Bir süre sonra psikolog Gillian’ın yanına gidiyor, annesiyle özel olarak görüşmek istediğini, o yüzden bir süre yalnız kalacağını ona söylüyor. Odadan çıkarken de deyim yerindeyse çaktırmadan radyoda müzik açıyor. Odadan çıktıktan sonra Gillian’ın göremeyeceği bir yerden, odaya bakan bir pencereden Gillian’ı izlemeye başlıyorlar. Gillian, psikolog ve annesi odadan çıkar çıkmaz dans etmeye başlıyor. Hareketleri öylesine zarif, yüzündeki ifade o kadar mutlu ki o zamana kadar çocuğunun bir sorunu olduğuna inanan anne de özel bir durum olduğunu fark ediyor. Psikoloğun tavsiyesi şu: ‘Bu çocuğu özel eğitim veren okula değil, bir dans okuluna yazdırın. Onun bir bozukluğu yok. O bir dansçı. Düşünebilmesi için hareket edebilmesi gerekiyor.’
Psikoloğun son cümlesi çok önemli. Bazı çocukların düşünebilmesi için hareket etmesi gerekiyor. Örneğin 20. yüzyılda yaşamış Amerikalı yazar Thomas Wolfie, romanlarını yazarken buzdolabının üstünü masa olarak kullanır ve ayakta yazarmış. Sınıf ortamı rahatça hareket etmeye müsait olmadığından, öğretmenin buna ayıracak zamanı olmadığından, öğretmenin bunu fark edecek eğitimi olmadığından, müfredat buna göre düzenlenmediğinden ve buna benzer pek çok nedenden dolayı bazı çocuklar hiperaktif tanısı alıyor ve Ritalin gibi ilaçlar kullanmak zorunda bırakılıyorlar. Gillian dans okuluna yazıldığında oradaki diğer çocukların da kendisi gibi olduğunu görüyor. Her hafta okula gidip her gün evde prova yapan Gillian Lynn, yıllar sonra kendi müzikal şirketini kuruyor ve Andrew Lloyd Weber ile birlikte dünyaca ünlü Cats ve Operadaki Hayalet gibi müzikallere imza atıyor. Gillian Lynn bugün dünyaca ünlü bir koreograf ve bunun sebebi onun gözlerindeki ışığı gören, onun gerçekten neye ihtiyacı olduğunu anlayan, (hatta ticari kaygı taşıyan bazı psikiyatrları düşündüğümüzde, bir ilaç şirketinin reçete kotasını doldurmak pahasına bir çocuğu riske atmayacak) duyarlı bir psikologla karşılaşmış olması…” (Dr. Bahar Eriş, “Her Çocuk Üstün Yeteneklidir” kitabından)
Duyarlı bir yaklaşım, bir çocuğun hayatını bu denli değiştirebiliyor. Yollarınızın hep duyarlı insanlarla çakışması dileğiyle…