Dün çok ilginç bir yazı okudum. Kanada’da Toronto Belediyesi’nin en büyük problemlerinden biri, çöp kutularına saldırıp talan eden rakunlarmış. On yılı aşkın bir süredir belediye vatandaşlardan sebze, et, kemik, kağıt gibi organik atıklarını yeşil çöp kutularına atmalarını istiyor, ancak şehri istila eden rakunlar allem edip kallem edip kutuları bir şekilde devirip kapağını açmayı başarıyorlarmış. Kapak açılana kadar da vazgeçmiyorlarmış. Bunun üzerine Belediye daha sağlam çöp kutuları yaptırıyormuş, ancak yine de tam anlamıyla durumu düzeltememişler; rakunlar yine çöp kutusunu açmanın bir yolunu buluyormuş.
American Psychological Association’da yayınlanan bir makale,  diğer hayvanlardan farklı olarak, rakunların insan nüfusunun yayılmasıyla birlikte geri çekileceğine daha da ilerlediklerini belirtiyor ve başarılarının bir nedeni olarak da, şehir ortamının rakunların zekasını geliştirmiş olabileceği görüşünü ortaya atıyor.
Rakunlar o derece sıkıntı yaratmış ki, konuyla ilgili çeşitli bilimsel araştırmalar yürütülmüş. Toronto Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada şehirdeki rakunlarla kırsal kesimdeki rakunların problem çözme becerileri karşılaştırılmış ve şehirdekilerin “zeka” ve “yetenek” anlamında ileride olduğu tespit edilmiş. Bir kaç yıl boyunca çöp kutusu başında videoya alınan rakunların davranışları incelenmiş. Kırsalda yaşayan rakunlar yeni çöp kutularına daha çekingen yaklaşırken şehirli rakunlar anında korkusuzca saldırıya geçiyormuş ve yiyeceğe ulaşmak için gerekirse saatlerini harcıyorlarmış. Sistematik olarak farklı çözümler deniyor ve çözüme ulaşana kadar çalışmaya devam ediyorlarmış.
Yazıda eğitim psikolojisine bağlantı yapılıyor ve şehirli çocuklarla kırsal kesimde yaşayan çocukların zekasını karşılaştıran araştırmalara değiniliyor. Horn ve Catell tarafından geliştirilen ve zeka literatüründe yaygın olarak geçen iki zeka tipi vardır. Biri “kristalleşmiş zeka” (cyrstallized intelligence), diğeri “akışkan zeka”dır (fluid inteligence). Kristalleşmiş zeka, deneyim ve öğrenmeyle kazanılan zeka türü olarak tanımlanabilir. Akışkan zeka ise, edinilen bilgiden bağımsız olarak, soyut düşünebilme, bellek kapasitesi, yeni problemleri çözebilme anlamına gelir. Araştırmada, şehirde yaşayan çocukların her iki türde zekaya sahip olduğu ortaya konmuş. Yoksul olan ve şehirde yaşayan çocukların, yoksul olup kırda yaşayan çocuklardan daha yüksek akışkan zekaya sahip olduğu ortaya konmuş.
Bunlar ilginç bulgular. Daha çok uyaranın zeka üzerinde olumlu etkilere sahip olduğu çıkarımına gidilebilir ki bu yönde araştırma bulgusu eğitim literatüründe oldukça fazla.
Ama ben olaya daha başka bir yerden yaklaşacağım, çünkü bu durumun ortaya koyduğu çok net bir bulgu var. Bunun için bilimsel araştırmaya da gerek yok: Olay şehirde yaşamaksa, şehirli rakun da şehirde yaşıyor şehirli insan da şehirde yaşıyor. O zaman şehirde yaşayan rakunlar şehirde yaşayan insanlardan daha zeki sonucuna rahatlıkla varabilir miyiz? Bence varabiliriz.
Hatta aynı şeyi New York’ta metrolarda yaşayan fareler için de söyleyebiliriz. New York Belediyesi’nin senelerdir kurduğu her türlü tuzağa, fareleri zehirlemekten üzerlerine köpek salmaya kadar denedikleri her türlü yönteme rağmen, bitkin ama gururlu New York faresi  dimdik ayakta duruyor.
Peki Kanada’nın rakununu New York’un faresini ya da Türk çiftçisinin başını ağrıtan süne zararlısını bu mücadelede insanlara karşı öne geçiren ne olabilir? Süne ya da farelerle ilgili araştırmaları bilmiyorum, ama az önce rakunlarla ilgili bahsedilen araştırmalarda, zekanın başarıyla sonuçlanmasını sağlayan özellikleri bir kez daha gördüm.
Daha önceki paragraflara geri dönelim:

  • Ancak şehri istila eden rakunlar allem edip kallem edip kutuları bir şekilde devirip kapağını açmayı başarıyorlar: EKİP ÇALIŞMASI, SEBAT
  • Açılana kadar vazgeçmiyorlar = SEBAT
  • Bunun üzerine belediye daha sağlam çöp kutuları yaptırıyor ancak yine de tam anlamıyla durumu düzeltemiyor; rakunlar yine bir yolunu buluyor: DEĞİŞEN KOŞULLARA KARŞI ALTERNATİF ÇÖZÜMLER GETİRME
  • Sistematik olarak farklı çözümler deniyor ve çözüme ulaşana kadar çalışmaya devam ediyorlar: SİSTEMATİK ÇALIŞMA, SEBAT, PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ
  • Kırsalda yaşayan rakunlar yeni çöp kutularına daha çekingen yaklaşırken şehirli rakunlar anında korkusuzca saldırıya geçiyormuş ve yiyeceğe ulaşmak için gerekirse saatlerini harcıyorlarmış: RİSK-ALMA, CESARET
  • Ha, burada Belediye’nin hiç mi rolü yok? İşte çevrenin zekayı geliştirmedeki önemi bence bu noktada ortaya çıkıyor: “Belediyeler sinir sahibi olup daha karmaşık kutular geliştirdikçe, aslında rakunların toplam zekasını arttırmaktan öteye gitmiyor olabilirler” diye düşünülüyor. Rakunların bilişsel olarak zenginleştirilmiş bir ortamda, sürekli kendilerini daha zorlayan problemlere maruz bırakılmaları zekalarını daha da geliştiriyor: ÇEVRE, UYARANLAR, KAPASİTEYİ ZORLAMA, ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ ORTAM

Uzun lafın kısası, rakunlardan eğitim ve zeka gelişimi adına öğrenecek çok şeyimiz olabilir.  Hatta belki müfredat geliştirirken rakun belgesellerine başvurulabilir.
Tabii ben gerçekten genç beyinlerini 21. Yüzyılın gerçekliklerine karşı en iyi şekilde yetiştirmeye odaklanmış ülkelerin eğitim sistemlerinden söz ediyorum. Yoksa, bir de hayvanlar aleminde koyun modeli var ki o bizim ülkemizde daha popüler ve yaygın. Niye? Genç beyinler gelişmesin, düzen bozulmasın, ortalık karışmasın.
Bu arada Toronto Belediyesi rakunlara karşı en sağlam çöp kutusunu bulmak için tasarım yarışması düzenliyormuş.
Bakalım yarışmayı kim kazanacak? Rakunlar mı belediye mi? Bence hak eden kazansın J.