”Siz eğitim reformunda bir numaraysanız, biz de hayvan tecavüzünde bir numarayız, Mr. Sahlberg”
Türkiye’ye hoş geldiniz Mr. Sahlberg.
Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki “Bir Eğitim Mucizesi: Finlandiya” başlıklı konuşmanızı dikkatle dinledim. Eğitim sisteminiz dillere destan.
Israrla bunun bir “mucize” olmadığını vurguladınız. Kusura bakmayın. Biz öyle çalışıp ter dökerek başarılı olmak kavramına pek aşina değiliz. Biz başarıyı ya Allah’a havale ederiz, ya evrene mesaj gönderir bekler dururuz; çalışıp çabalayana da affedersiniz enayi gözüyle bakarız. Sözüm meclisten dışarı. No offense.
Mr. Sahlberg; ülkenizde eğitim sisteminin bu kadar başarılı olmasını, bütün bir ekosistemin başarılı olmasına bağladınız.
Finlandiya ekonomik olarak çok başarılıymış. Teknoloji üretiyormuşsunuz. Sürdürülebilir rekabet varmış.
Kadınların politikaya katılımı konusunda dünya ikincisiymişsiniz.
Finlandiya, uluslararası platformlarda, “anne olmak için en iyi ülke” seçilmiş.
UNICEF değerlendirmesine göre, Finlandiyalı çocuklar dünyanın en sağlıklı ve mutlu çocuklarıymış.
Birleşmiş Milletler Mutluluk Endeksi’ne göre Finlandiyalılar dünyanın en mutlu insanlarıymış.
İşbirliğine dayalı bir kültür yaratmışsınız. Rekabet sadece iş dünyasındaymış. Okul sisteminizde rekabet yokmuş; ne okullar ne öğretmenler ne de öğrenciler arasında… O nasıl okul sistemi öyle?
Öğretmenlik ülkedeki en popüler meslekmiş. Çünkü öğretmen olmak çok zormuş. Çok sıkı bir eğitim almak gerekiyormuş. Bu da yetmiyormuş; başka değerlendirmelerden de geçmek gerekiyormuş. Ülkede her yıl 8500 kişi öğretmen olmak için başvuruyor, sadece 800’ü kabul ediliyormuş.
“Çocuklar bizim geleceğimiz, onları herhangi birinin eline teslim edemeyiz” diyorsunuz. Ülkenizde geyikler olduğunu duymuştum Mr. Sahlberg, ama “geyik muhabbeti”niz de iyiymiş.
Sınavda öğretmen sınıftan dışarı çıkıyormuş. Öğrenciler kopya çekmiyormuş. “Biz birbirimize güveniriz. Kopya çekmenin kendini kandırmak olduğunu bilir çocuklar… Zaten çocuklara güvenmeyeceksek ne anlamı var? Onlar bizim geleceğimiz” diyorsunuz.
Ekonomi süper, anneler rahat, kadınlar değerli, çocuklar mutlu, ortam güven dolu…
Hep siz konuştunuz, şimdi siz de beni dinleyin, Mr. Sahlberg:
Siz eğitimde, ekonomide, güvende mi 1 numarasınız?
Biz de hayvan tecavüzünde 1 numarayız. Çocuk pornosunda 5. sıradayız, ama azimliyiz, orada da liderliğe oynuyoruz.
Siz çocuklarınıza güveniyorsunuz, biz çocuklarımıza tecavüz ediyoruz. Sadece bedenlerine değil; özgürlüklerine, beyinlerine, hayallerine tecavüz ediyoruz. Kapsamlı reform böyle olur.
Siz kadının politikaya katılımında dünyanın en iyilerindenseniz, biz de kadına şiddette en tepelerdeyiz. Önemli olan ne olursa olsun bir numara olmak değil mi, içeriğinin ne önemi var? Pardon, siz rekabetten anlamıyorsunuz, doğru.
Sizin ülkeniz anne olmak için en iyi ülkeyse, bizim ülkemizde annesinin dizinden tahrik olanlar var. Bununla yarışabilir misiniz, Mr. Sahlberg?
Sizin ülkenizdeki çocuklar mutluysa, bizim ülkemizdeki çocuklar gelin…
Sizde okul öncesi eğitim oyuna dayalıysa, bizde kız çocuklarını 6 yaşında evlendirmek isteyenler var; evciliği oyun oynayarak değil “evlenerek” öğrensinler istiyoruz… Kavramları uygulayarak öğrenmek mi demiştiniz Mr. Salhberg? Hands-on learning? Buyurun size hands-on learning’in alası.
Siz kendinizi ABD’deki eğitim sistemiyle kıyaslayıp övünüyorsanız, biz de tecavüzde kendimizi ABD’yle kıyaslayarak övünüyoruz… “ABD’de de tecavüz var, kapatın çenenizi” diyerek çocuğumuza tecavüz edilmiş olmasını meşrulaştıranlar var… Hem de bunu söyleyen bir kadın; sizde var mı böyle “erkek gibi” kadınlar?
Angry Birds oyunu Finlandiya çıkışlı diyorsunuz gururla ve gülerek… Bu kadar mutlu olmanız ve gülümsemeniz, bu alçakgönüllü tavırlarınız sinir bozucu, söyleyeyim. Siz mutlu insanlar ve Öfkeli Kuşlar’ın ülkesinden olabilirsiniz … Bizde kuşlar da dahil herkes öfkeli, Mr. Sahlberg. Biz mutsuz insanların ve öfkeli kuşların ülkesiyiz. En mutsuz biziz, en öfkeli biziz, anladınız mı? En büyük biziz!
Siz konuşup durun Mr. Sahlberg. Eğitim reformunu sizden öğrenecek değiliz.
Buralarda da fazla durmayın bence. Hangi konularda bir numara olduğumuzu hatırlatırım.
See you later,c.
* Bu yazıyı yazmaya ilk karar verdiğimde, yani iki hafta önce, Özgecan ve adını gazetelerde görmediğimiz başka kadın ve çocuklar hayattaydı. O zaman başka şekilde yazacaktım. Ama bugün, ülkedeki her gerçek insan gibi, ben de acı çekiyorum. Yazmayı planladığım sözcükler kenara çekildi, yerine yenileri geldi. Finlandiya’yı, daha az acı çektiğim bir zamanda tekrar yazacağım.