“Otizm olmasaydı, insanlar bugün hala mağaralarda ateş etrafında oturuyor olurdu… Otizm olmasa ne Silikon Vadisi kalır, ne de enerji sorununa çözüm bulunabilir”. 

Bu sözleri söyleyen Amerikalı hayvan bilimi uzmanı, profesör, yazar, otizm aktivisti Temple Grandin. Kendisi de otistik bir birey olan Grandin’e göre, insanlığı bugüne taşıyan bir çok buluş otistik beyinler sayesinde gerçekleşti. Einstein, Mozart, Tesla gibi isimlerin ortak bir özelliği, otistik bir beyne sahip olmalarıydı.
Time Dergisi’nin 2010 yılında düzenlediği dünyanın en etkili 100 kişisi sıralamasında Kahramanlar kategorisinde yer alan ve adına bir film de çekilen Temple Grandin, çocukluğunda otizm teşhisi almıştı.  Bilinçli bir aileye doğduğu için şanslıydı: İki yaşından itibaren konuşma ve oyun terapisi gördü. Ancak 4 yaşında konuşabilmeye başlayan Temple, çevrenin alay ettiği, asosyal bir çocuktu. Öğrendiği her şeyi tekrar ettiği için onunla “kayıt cihazı” diye dalga geçiyorlardı.
Temple sadece daha “farklı” düşünüyordu: Sözcüklerle değil, resimlerle düşünüyordu. Resim okulda en başarılı olduğu dersti. Grandin herkesin de kendisi gibi resimler halinde düşündüğünü sanıyordu, hatta öyle olmadığını ilk öğrendiğinde adeta şok yaşamıştı.
Grandin, “Hayvanları, sanatı ve otizmi anlamak için sözlü dilden uzaklaşmak gerekir” diyor: “Hayvanlar görüntülerle, seslerle, kokularla düşünürler; yani dünyayı duyularıyla deneyimlerler. Otistik beyin de aynı şekilde duyusal bilgiyi çeşitli kategorilere ayırır. Birçok insan bu beceriye sahip değil.” Grandin’e göre, dil, hayvanlarla ortak noktamız olan görsel düşünme becerisini gölgeliyor.
Temple, otizm yeteneğini kullanarak hayvanlar üzerinde çalışmış ve büyükbaş hayvanlara yönelik oldukça karmaşık tesisler geliştirmiş. “Görüntüler halinde hayal kurabilmem sayesinde hayvanları anlayabildim” diyor. Görsel düşünme becerisi, bu sistemleri tasarlamasında çok büyük avantaj sağlamış.
Temple’a iki şekilde bakmak mümkün: 
Sosyal ve duygusal anlamda zayıf bir çocuk. Asosyal. İletişim sorunu büyük.
Diğer taraftan sanat yönü kuvvetli, ayrıntılara odaklanabilen, titiz, fen alanında büyük potansiyel taşıyan parlak bir öğrenci.  Zaten Temple’in akademik yeteneğini destekleyen de okuldaki fen hocası olmuş. “Öğretmenlik, çocuğun ilgisini çeken şeyi bulabilmektir” diyor Grandin.
Temple Grandin, “o yollardan geçmiş biri” olarak şu tavsiyelerde bulunuyor:
•    Çocuğa ilgisini çekecek şeyler “gösterin”.
•    Otistik çocuklar belli bir konuya sabitlenip onun dışına çıkmakta güçlük çeken çocuklardır. Çocuğun tutkusu hangi alandaysa, o alanı kullanarak diğer alanlarda gelişmesini sağlayın. Örneğin tutkusu dinozorsa, matematik problemlerine bir şekilde dinozoru entegre edin.
•    Çocuk legoyla sürekli aynı şeyi inşa ediyorsa, başka şeyler yapmaya teşvik edin.
•    Erken müdahale fark yaratır. 2-3-4 yaşından itibaren haftada en az 20 saat birebir terapi aldırın.
•    Çocuğa anlaşılır ve net bir görev verin. Sadece “birşey tasarla” demek yetmez. Neyi, ne düzeyde, ne zamana kadar tasarlaması gerektiğini ayrıntılı anlatın.
Bugün bilgisayar  dünyasının en önemli merkezi olan Silicon Vadisi, otistik genler taşıyan birçok mühendisle dolu. Grafik tasarım. Bilgisayar. Fotoğrafçılık. Endüstriyel tasarım. Matematik. Yazılım mühendisliği. Bilgisayar programcılığı.
Bu alanlar otistik bireylerin başarılı olduğu alanlar.
Grandin, “Ben gerçek dünyanın gerçek sorunlarına çözüm getirdim. Dünyanın soyut şeylere değil benim gibilere çok daha fazla ihtiyacı var” diyor. 
Farklı olanı anormal diye etiketleyin kenara itmek sadece ayrımcılık değil, aynı zamanda dünyayı farklı düşünen beyinlerin getireceği zenginliklerden de yoksun bırakmak…
Bu dünyanın otistik bireylere de çok ihtiyacı var.
Grandin’in ifadesiyle, “Dünyanın farklı düşünen beyinlerin bir arada düşünmesine ihtiyacı var”.