Zekâ üzerine yaptığı çalışmalar ile tüm dünyada tanınan bilim adamı James R. Flynn’in ortaya koyduğu bir kavram olan “Flynn etkisi”, ülkelerde zeka testlerinde elde edilen ortalama skorun her kuşakta artması anlamına geliyor. IQ skorunun artan olanaklar ile geliştiğini vurgulayan Flynn, resmi okul eğitimi, küçük aileler, daha iyi beslenme gibi faktörler sayesinde her 10 yılda 3 puan artış yaşandığını belirtiyor.
Bu kavramı, Almanya ve Türkiye örnekleri üzerinden inceleyelim.
Bundan yaklaşık 30 yıl önce, 10 Ocak 1986 tarihli Tercüman gazetesinde çıkan haberde, Almanya’da Türk çocuklarına kültürel olarak uygun olmayan testler uygulanarak haksızlık yapıldığının altı çizilmiş. Haberde,
“Alman çocuklar için geliştirilen testler, Türk çocuklarına uygun düşmüyor ve öğretmenler hemen geri zekalı damgasını yapıştırıyor” deniyor. Haberin alt metninde de, “Almanya’da geri zekalılar okullarındaki Türk çocuklarının oranı 1970’de yüzde 3.9 idi. Şimdi 39.3’e fırladı” şeklinde bir açıklama var.
Gerçekten de, testler kültürel bilgi gerektirdiği için, Alman kültürüne yabancı Türk çocuklarını böyle bir zeka testine sokmak, ırkçı birtakım uygulamaları meşrulaştırmaya çalışmak amacını taşıyor olabilir.
Şimdi de, bundan yaklaşık 30 yıl sonra, 8 Ocak 2014 tarihinde Radikal gazetesinde çıkan habere bakalım:
“TÜBİTAK, ‘o yapmamıştır’ deyip reddetti, Almanlar burs verip öğretmen yaptı!
Matematiğe büyük ilgi duyan İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi Barış Paksoy, 2011’de Türkiye Bilimsel ve Teknoloji Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) liseler arasında düzenlediği matematik projesi yarışmasına katılıyor. Tek başına hazırladığı ‘Ramanujan Asalların Genelleştirilmesi’ projesiyle derece almak isteyen öğrenci TÜBİTAK tarafından ‘Seviye üstü çalışma olduğu, tek başına hazırlanmadığı’ gerekçesiyle reddediliyor.
Kendi ülkesinde “seviye üstü ” olduğu için cezalandırılan Paksoy, liseyi bitirdikten sonra geçen yıl bursla Berlin Humbold Üniversitesi’ne kabul edildi.
Buradan çıkaracağımız sonuç nedir?
1986’da Türk çocuklarını “geri zekalılar” okuluna kapatan Almanlar, bugün bir Türk çocuğundaki müthiş potansiyeli kaçırmamak için bursla kucak açıyor. Demek ki Almanların zekasında cidden 30 yılda önemli bir artış olmuş.
Bize ne olmuş?
Biz, beyin göçünün de ötesinde, TÜBİTAK örneğindeki gibi “beyin ihracı” denebilecek boyutlara varmış durumdayız.
Daha bugün egitimajansi.com’da Abbas Güçlü’nün 20.03.2013 tarihli yazısı tekrarlanıyor:
“Üstün yetenekli çocuklar faciası! :
Amerika gibi bazı ülkeler de var ki, sadece kendilerininki ile yetinmez, dünyanın en yetenekli öğrencilerini de, cazip tekliflerle ikna edip, kendi ülkelerine kazandırırlar…ABD dünyanın tek süper gücü haline geldiyse, bunun en önemli gerekçelerinden birisi de, dünyanın dört bir yanından gelen üstün yetenekli gençlerdir….Peki bu konuda bizde neler yapılıyor? Bu yönde bir politikamız var mı? Evet demek mümkün değil” diyor Güçlü ve ne kadar eksik olduğumuza dair kanıtlar sıralıyor.
ABD, Almanya ve dünyanın diğer tüm gelişmiş ülkelerinin gördüğünü, bizim yöneticilerimiz neden görmemekte ısrar ediyor? Dünyada üstün yetenek eğitiminin ilk sistemli modeli olan ve ABD’de yüzlerce araştırmaya konu olan Enderun geçmişinden gelen bu ülkede, bugün üstün yetenek eğitimiyle ilgili doğru düzgün bir yasal çerçeve yoksa, olağanüstü beyinler yurtdışına adeta ihraç ediliyorsa, yurt dışına ihraç edilemeyenler sistem içinde heba olmaya terk ediliyorsa, uygulamada dişe dokunur birşey yapılmadan kağıt üzerinde bir şeyler yapılmış gibi gösteriliyorsa, yöneticilerde Flynn etkisinin geçerli olduğundan söz edebilir miyiz?
Yoksa çocukların zekası kuşaktan kuşağa artarken, yöneticilerin zekasında Flynn etkisi tersine mi işliyor?
“Flynn etkisini sizden öğrenecek değiliz” anlayışının bir sonucu olsa gerek…