Bundan bir süre önce, Türkiye’nin yurtdışında tanıtımı için 4 milyon Dolarlık bir film çekildi. Baş rolde, dünyaca ünlü Amerikalı aktris Julianne Moore oynadı.
Film, onay için Turizm Bakanlığı yetkililerine sunuldu. Bakanlık yetkililerimiz filmi beğenmediler. “Kadının oyunculuğunda iş yok” gerekçesiyle milyon dolarlık proje rafa kalktı.
Sonuç? Bu sene En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını, Julianne Moore aldı!
Bizim “yetenek sarraflığımız” çok eskilere gider. Hatırlarsanız ünlü tenor Luciano Pavarotti de, “sesi beğenilmediği için” Ankara Devlet Operası’ndan kovulmuştu.
Sonuç? Pavarotti bizden gittikten sonra dünya çapında üne kavuştu.
Tabii bunlar “geç dönemde yakalanan” yetenekler! Bu hatamızı anlayıp “yeteneği erken dönemde keşfetme” anlayışına yöneldik. Pedagojik olarak da alkışlanası bir tavırdı bu. Bu konuda örnek çok, ama takdire şayan birkaç tanesine bakalım:
Örneğin Barış Paksoy, matematik dehası bir öğrencimizdi. İstanbul Erkek Lisesi öğrencisi Barış, 2011’de, TÜBİTAK’ın liseler arası matematik projesi yarışmasına katıldı. “Ramanujan Asalların Genelleştirilmesi” adlı projesini tek başına hazırlamıştı. TÜBİTAK ‘Seviye üstü çalışma, tek başına hazırlanmamıştır’ diyerek projeyi reddetti. Bunun üzerine Paksoy, projesiyle yurtdışına başvurdu. Berlin Humbold Üniversitesi’ne “bursla” kabul edildi!
Bir diğer öğrencimiz İlayda Şamlıgil de, fizik projesiyle bir süre önce TÜBİTAK’a başvurdu. TÜBİTAK, projedeki cevheri ve potansiyeli görmüş olsa gerek, projeyi reddetti. Bunun üzerine İlayda, Polonya’da düzenlenen “Fizikte Nobel Ödülü’ne İlk Adım” (First Step To Nobel Prize In Physics) yarışmasına katıldı. Bu, dünyanın en prestijli fizik projesi yarışması kabul edilir. Yarışmada, 70’e yakın ülkeden 5 bin fizik projesi vardı. İlayda, yarışmanın dünyaca ünlü akademisyenlerden oluşan jürisinden tam puan aldı. Herkesi geçerek dünya birincisi oldu!
İlayda’nın projesinin adı “Sıvılardaki Su Oranını Mıknatısla Ölçebilen Ucuz, Hızlı ve Taşınabilir Bir Sistem”. Buluşunun tarım ve gıda endüstrisinde rahatlıkla kullanılabileceğini düşünüyor. Buluşu sayesinde “günlük hayatta tükettiğimiz süt, meyve suyu ve benzeri sıvıların içindeki su miktarının kolayca tespit edilerek kalite-fiyat dengesinin kurulmasına” yardımcı olacağını söylüyor.
Allah TÜBİTAK’tan razı olsun! Proje reddedilmese, kimseye bir faydası olmadan buralarda çürüyüp gidecekti!
Sadece fizik ve matematikte değil, her alandaki yetenekler itinayla püskürtülüyor. Merve Kocabeyler, arpta dünya birinciliği olan genç bir kızımız. Ama Merve’nin kendine ait bir arpı yok! Niye? Sırf onun iyiliği için. Şimdi burada kıymeti bilinse, yurtdışına açılamazdı. Merve, kendi ülkesinde kıymet görmemenin haklı gururu ve cesaretiyle, İtalya, Sırbistan ve Macaristan’da uluslararası arp yarışmalarına katıldı. Üç kez üst üste dünya birincisi oldu. Başarıları sonucu Amsterdam Konservatuvarı’na kabul edildi.
TÜBİTAK, teker teker proje reddetmekle başa çıkamayınca, “topyekün yetenek yetiştirme” anlayışı kapsamında “toplu proje reddi” desteği de veriyor. Ali Nesin, Şirince’deki Nesin Matematik Köyü’nün kurucusu. Nesin, hiçbir maddi çıkar gütmeden her yıl matematik yaz okulları düzenliyor. Her yaz 500 dolayında liseli ve üniversiteli genç, Matematik Köyü’nde dünya çapında matematikçilerle tanışıyor. Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu dar gelirli.
Dünyanın her yerinde böyle bir girişim devlet tarafından desteklenir. Ali Nesin de bundan birkaç yıl önce 7 projeyle TÜBİTAK’a başvurmuş. En azından birkaç proje destek alırsa, köy kendini döndürür düşüncesiyle… Ama TÜBİTAK “büyük düşünmüş”. Nesin Matematik Köyü’nden çıkan “yedi projenin yedisini birden” reddetmiş. Şimdi bu projeler ne durumda bilmiyorum, ama hem proje sahipleri hem de başka bir ülke, alıp yürümüş olabilir.
Deniz Akarslan ve Berkay Günay iki genç baletimiz. ABD’de düzenlenen Grand Prix Klasik Bale Yarışması’nda Deniz klasik balede birinci, Berkay da modern dansta ikinci oldu. Önlerinde New York finali var. Ama ceplerinde “beş kuruş para yok”. Türkiye’de yeterince ilgi görmediklerinden yakınıyorlar. Üstelik okulları olan İstanbul Devlet Konservatuvarı binası, adeta dökülüyor. Salonlar çalışmaya uygun değil. Öğrenciler okulun tuvaletinde çalışıyorlar!
Deniz ve Berkay, “Kıymetimiz yok, en çok buna kırılıyoruz” diyorlar.
Yanılıyorsunuz çocuklar! Her şey sizin iyiliğiniz için. Bu, sizlere daha iyi bir gelecek sunmak için, sistematik bir çaba. Sizden önceki örneklere bir bakın: Türkiye’de kıymetiniz bilinmiyorsa, sizi parlak bir gelecek bekliyor demektir!
Dünya çapında yetenekler çıkarmadığımızı sananlar, teknoloji üretmediğimizi düşünenler var. Aslında biz bunları üretiyoruz. Ürettiğimizi ihraç ediyoruz. Ekonomik kalkınma modelimiz bu. Beyin göçü yok; beyin ihracatı, yetenek ihracatı var!
Henüz yetenek sarrafı yetkililerimiz tarafından keşfedilmeyenler de üzülmesin. Ümidinizi yitirmeyin! Çalışmaya devam edin, yeteneklerinizi geliştirin, mutlaka bir gün siz de reddedilirsiniz!
Bakın, Julianne Moore kaç yaşında reddedildi. Başarmak için asla geç değil!